Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün çok fazla bilinmeyen bir yönünü sizlere aktarmaya çalışacağım.

Yaşadığı dönemin sadece ülkemiz adına değil tüm dünyada ileri görüşlülüğü ile en önemli şahsiyetlerinden biri olan Atatürk,çok dillendirilmese de sinemaya da yatkın bir karakterdeydi.

Yoğun ve sürekli diplomasi ile geçen hayatı boyunca,vizyonuna sinema sektörünü hatta senaristliği de eklemeyi başarmıştır.Yeni keşfettiğim ve üzerine fazla bir yazının olmadığını gördüğüm bir bilgiyi sizlere sunarken büyük bir zevk aldığımdan emin olmanızı istiyorum.

Tam net tarih olmasa da 1936-1937 yılında Atatürk'ün ellerinden çıkmış bir senaryo vardır.Bu tam anlamıyla bir filmin tüm detaylarını anlatan,sadece çekilmeyi bekleyen bir senaryodur.

Bu senaryoya oldukça değer vermiştir ve sinema tarihimizin ilk yüzlerinden Münir Hayri Egeli'yi de bu senaryo yazma aşamasında kadrosuna dahil etmiştir.Profesyonelce bir iş çıkarmak istemiştir.

Hastalıklarının arttığı ve o üzücü sona yaklaşmasına az bir süre kalmışken bile,bağımsız bir ülke bıraktığı yetmezmiş gibi bir de Türk Sineması için bir eser bırakma derdine düşmüştür.Halbuki bunu yapmasına gerek ya da bir zorunluluğu yoktu.Ama vizyonu o kadar geniş ve ince düşünen bir lidere sahibiz ki,sinema sektörüne eğilimi arttırmak için katkıda bulunmak istemiştir.

Filmin senaryosu dönemsel bir askeri niteliktedir.Öğretmenliğin kutsallığını ve bir ülkenin gelişimini oluşturan ilk kıvılcımın bu meslekten çıkacağını düşündüğü için senaryonun ana fikrini bu doğrultuda çizmiştir.Hatta bunun yeterince ön plana çıkmadığını düşünüp senaryosunu iki kere düzeltmiştir.

Öğretmenliğin,eğitimin ve geleceğin yanına oldukça saf bir duygu olan aşkı da eklemeyi ihmal etmeyen Atatürk,bu yönüyle tam anlamıyla bir film ile bu ülkenin geleceğinden beklentisini yansıtmıştır.

Her şey hazırlanmış ve son düzeltmeler yapıldıktan sonra filmin çekimlerinin başlanması istenmiştir.Ama ne yazık ki o zaman filmi çekecek grubun arasında oluşan tartışmalar ve Ulu Önder Atatürk'ün rahatsızlıklarının iyice artması bu filmin göz ardı edilmesine sebep olmuştur.

Atamızı kaybetmiş ve film fikrini de unutmuşken,yıllar sonra bu iş için tekrar bir girişim olmuştur.2008 yılında başlayan proje senaryonun filme aktarılması için gerekli ciddiyeti gösterse de şartlar yine el vermiyor ve maalesef proje yine yarıda kalıyor.

Hatta başrol seçimi için Rutkay Aziz ya da Uğur Dündar olacak söylentileri bile o dönemde konuşulmuş ama sonuç alınamamıştır.


2020 yılına girdiğimizde bu senaryonun hala tam anlamıyla bir filme çekilemediğini üzülerek öğrendim ve bunu size söylerken Atamızın vizyonuna hayran kalmama rağmen yetkililerin bu işi savsaklamasına da anlam veremediğimi belirtmek istiyorum.

Umarım daha ciddi ve güçlü bir kadro ile yakın bir zamanda bu konu tekrar gündeme gelir ve bu sefer olumlu şekilde sonuçlandırılır.

Bu senaryo şu an Ankara'daki Milli Kütüphane'de özenle saklanmaktadır.



3 Yorumlar

  1. Atamızın sinemaya olan katkısını duymuştum bi ara burdaki bilgiler de farklı ve ilginç,film olur inşallah diyelim..Elinize sağlık..🙂

    YanıtlaSil
  2. duymamıştım bu bilgiyi Atamızın her tür sanat dalına merakı ve ilgisini biliyordum ama senaryo yazdığını duymamıştım...

    YanıtlaSil
  3. Atatürk'ün bu yönünü bilmiyordum. Umarım bu filmi bir gün çekerler :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski